Her sene başında o yıl içinde okumak istediğim kitapların isimlerini genel olarak yazarım. Fakat kitap okuma adeti olarak yani tane ve sayı hedefi belirlemek pek adetim değildi. Ya hiç düşünmedim ya da aklıma hiç gelmemişti diye bilirim. Taa ki 2017 yılında Goodreads uygulaması ile tanışana kadar. Bu uygulama, okuduğumuz kitapları yazıp onlar hakkında ki yorumlarımızı ekleyerek ve istersek kitaba puan verebileceğimiz bir uygulama. Okuduğumuz kitapları arşivlemek adına böyle bir uygulama olması çok güzel. Goodreads uygulamasının İngilizce olduğunu belirtmek isterim. Üniversite de okurken Gürcan PAPATYA hocamız okuduğu kitaplarda ki beğendiği yerleri kağıtlara yazarak arşivlediğinden bahsetmişti. Bir gün o konu hakkında bir şey lazım olursa o arşive başvurabileceğimizi söylemişti. Bende okuduklarımı arşivlemek için 2 tane defter tuttum. Birine hocamızın dediği gibi kitaplarda okuduğum, sevip beğendiğim cümleleri yazmaya başladım. Diğer deftere de okuduğum kitabın adını, okumaya başladığım ve bitirdiğim tarihleri ve hatırladığım kadarıyla kaç sayfa olduklarını yazmaya başladım. Ne kadar devam ettirdim tam hatırlamıyorum ama 1999-2004 yılları arasında 8-10 sayfa okuduğum kitapları o deftere yazmıştım.
2017 yılında karşıma Goodreads uygulaması çıktı. Orda “Reading Challenges” diye bir bölüm var. Oraya bulunduğumuz sene içinde adet olarak kaç tane kitap okumak istiyorsak o sayıyı giriyormuşuz. Tabi bu yıla kadar daha önce bu şekilde okuma adeti olarak bir kitap hedefi koymamıştım. O tarihten beri yani 7 yıldır her sene kitap okuma hedefi koyuyorum. Şu ana kadar tutturamadım 🙂 Ama bu seneki hedefi tutturmak için elimden gelen gayreti göstereceğim inşallah.
Gelelim önceki yıllarda yazdığım hedeflere. Yazının sonunda da bu yılki hedefimi ve neden o sayıyı yazdığımı açıklayacağım. Bu yazıyı yazarken Goodreads uygulamasına baktım. 2017 bu uygulamayı kullanmaya başladığımı görünce çok şaşırdım. Ben Goodreads ‘i 2019 yılında kullandım sanıyordum.
2017 yılı için 142 kitap okuma hedefi koymuşum. Çok ciddi bir rakam olduğunu şimdi fark ediyorum 🙂.
2020 yılında 1000kitap uygulaması ile tanıştım. Uygulamanın içinde “Kitap Okuma Hedefi” diye bir bölüm var. Bu yukarıda yazdığım gibi Goodreads uygulamasında da var. 1000Kitap Türk bir uygulama olduğu için bu yüzden 2020 yılından sonra 1000Kitap’ı kullanmaya başladım.
2020 yılı için 111 kitap hedefi koymuşum 🙂 Gerçekten şaka gibi. Tamam hedefi tutturamamışım ama herhalde o sene okuduğum kitapları da pek yazmamışım sanırım. Çünkü sadece 3 kitap görünüyor.
2021 yılında 77 hedef kitap 11 okuma.
2022 yılında 88 kitap yine 11 okuma.
2023 yılında önce 80 hedef koymuşum. Sonra aklım başıma gelmiş 66 kitap olarak güncelleme yapmışım. Ve 2023 yılını 22 kitap okuyarak tamamlamışım.
Ve İşte 2024 yılı hedefim
Gelelim 2024 yılına. Yani bu seneye. Bu sene şöyle bir hesap yaptım. 41 yaşındayım her seneye 1 kitap hedefi koysam dedim. Gözüme az göründü. 41 yılın hatırına 2 katı kitap hedefi koyarak 2024 yılı için kitap okuma hedef sayımı 82 olarak belirledim.
Goodreads uygulaması da bana bir bildirim göndermiş. Bu yıl ki “challenge” yani meydan okumamı soruyor. Onunla ilgili görseli burda görebilirsiniz. Oraya da 82 kitap hedefim olduğunu yazdım.
Peki siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Goodreads ve 1000Kitap uygulamalarını kullanıyor musunuz? Ve sizin 2024 yılı için kaç kitap okuma hedefiniz var?
Bu yazıyı 2 Ekim 2022 tarihinde yazdığımı belirtmek isterim.
Etsy İle Gelir Etkinliğine dair ilk yazımda etkinliğe neden katıldığımı ve ikinci yazımda da maceralı bir günde etkinliğe nasıl katıldığımı yazmıştım. O yazı da etkinlikteki katılımcılardan edindiğim bilgileri bu yazımda paylaşacağımı belirtmiştim. Aklımda kaldığı kadarıyla şimdi sizlere onları aktarmaya çalışacağım.
Aklımda kaldığı kadarıyla dedim çünkü bu toplantıda not tutmadım.. Bu tür toplantılara giderken her zaman yanımda olan ajandamı ve hatta kalemimi bile götürmedim. Yanımda okuduğum kitapta beğendiğim yerleri çizmek için taşıdığım küt burunlu küçük bir kurşun kalem vardı. Onunla da rahat not alamam diye düşündüm.
Etkinlik salonuna girer girmez gözüm oturacağımız sandalyelere kaydı hemen. Not almak için kağıt kalem bırakılmış mı acaba dedim. Çünkü genelde otel toplantılarında olan etkinliklerde oturacağımız yere kağıt kalem bırakırlar. Belki burada da vardır dedim ama yokmuş. Ya da vardı ben biraz gecikince görmemişte olabilirim. Öyle olunca kendi kendime dedim ki: Bugün de dinleyeceğim, bazen not alırken kaçırdığım şeyler oluyor. En azından bugün can kulağı ile dinleyeyim dedim..
İşte bu nedenle aklımda kalan etkinlik notları:
Katılımcıların isimlerini bilmiyorum..İnstagram adresinden paylaşılan posta baktığımda ben gittiğimde konuşmacı olan kişi Amazon’dan bahsediyordu. Hangi platform için olduğunu anlamadım ama gelecekte çok daha büyüyeceğinden bahsetti. Muhtemelen Etsy diye tahin ediyorum.
Navlungo
Daha sonra kargo taşımacılık için ve sektörü domine etmeyi başaran Navlungo yönetim kurulundan İsa Bey çıktı.
Pek çok şey söyledi ama bence ennnnn önemlisi ve en kritiği şuydu: “Biz bu işin korkutucu olmadığını ve kolay olduğunu insanlara anlatmaya ve göstermeye çalışıyoruz” dedi. Zaten herkes adım atmaktan korkuyor, en büyük sorunlardan birisi de kargo. Biz bu işi onlar için kolay olduğunu zor olmadığını anlatıyoruz dedi.. Büyük alkışş..Çünkü en büyük engelimiz korku zaten.
Worldef toplantısından geldiğinden bahsetti. Eski Koç çalışanı imiş. Ve şuan Navlungo’da 130 çalışana ulaşmışlar. Kargo için yola çıkmalarına rağmen müşteri hizmetlerinden gelen talebe göre e-ticaret bilgisi veren bir duruma da döndüklerini ve sadece telefonda çalışan 17 müşteri temsilcisi olduğunu söyledi.
Konuşma yaparken sadece sahnede değil de aralarda dolaşarak konuşma yaptığı aklımda kaldı. Şöyle başardım böyle başardım hikayesi anlatmak yerine müşteri temelli neler yaptığını anlatmak benim için daha önemli dedi.
Mesela kargo ebatlarını standartlara göre ölçmek çok önemli. Kargo gönderisi çok olan bir müşteriden sürekli ölçüm hataları alıyorlarmış. Karşı taraf (yani müşterisi) doğru ölçüm yaptığından o kadar doğru emin ki artık kendi ekibimden şüphelenmeye bile başladım dedi. Bunun üstüne atlamış İzmir’e gitmiş ve görmüş ki orada ölçüm yapanlar korkunç hatalı ölçüm yapıyorlarmış dedi. Ayrıca bu ölçümler kargoda meydana gelen baskı vb. durumları ile de bazen hatalı çıkabiliyormuş.
Şuan yaklaşık 90 bin ihracatçı varmış. Sanırım bu büyük küçük bütün şirketler olsa gerek. Yoksa küçük ölçekliler için mi bu rakam bilemiyorum. Ama tüm Türkiye için ise rakam zaten çok düşük bence. Hatta şunu dedi: bunlar kayıtlı rakamlar bunların yarısı kayıtlı yarısı da muhtemelen ihracat yapmıyor dedi.
Kurulduğu günden bugüne ilk kez bu Temmuz ayında kar etmişler.
Bir ürününü bize nasıl ebat ölçülerinin alınması gerektiğini göstererek anlattı.
İKAS
Daha sonra İkas’ tan Umut Bey’de çıktı. İkas sisteminden bahsetti. Tam olmasa da anladığım kadarıyla Shopify alt yapısına benzer ve daha hızlı bir sistemleri varmış.
Verdiği bilgiye göre internet kullanıcılarının %80’ni tıkladığı sayfalar 2 sn. de açılmazsa o sayfayı terk ediyorlarmış.
Birisi son çeyrekte tıklanma ve satışlar artacak sisteminiz bu talebi kaldırır mı gibi bir soru sordu.
İlginç bir örnekle bilgi verdi. Bu örnekle influencer gücünü de göstermek istiyorum size.
Dedi ki bir instagram influenceri bir ajanda paylaşmış. O ajandayı satan satıcının 1 dk da sepetine 16000 evet yanlış okumadınız 16 bin sipariş düşmüş ve bunu sistemleri sorunsuz halletmiş.
Teknik olarak başka şeylerden de bahsetti ama aklımda bunlar kaldı.
TOOLSY
Gelelim Etsy ve Etsy İle Gelir duayeni Kerem Beye. Kendi girişimleri olan Toolsy ’den bahsetti. Açıkçası ben ücretli sanıyordum ama çoğu özelliği ücretsizmiş. Toolsy bir Etsy analiz ve yardımcı programı. Çok detaylı bir çalışma yapıyorlarmış. Bu yazılım işleri çok maliyetli ve sizi anlayabilecek ve uygulayabilecek bir yazılımcı bulmak gerçekten zor. Şuan 3 yazılımcı ile çalışıyorlarmış. Ve uzun süredir Etsy’ den gelen kazancı bu yazılıma yatırmışlar.
Konuşma arasında yine vergi ve şirketleşme konusunda çok hassas olduklarını buna muhalif bir şey duyduklarında çok rahatsız olduklarını söyledi. O bunları söylerken -bende içimden- beni de bu yüzden gruptan attınız Kerem Bey. Benim de amacım sırf bu yüzden bugün buraya gelmekti dedim. Hatta parmak kaldırıp yaşadığımı anlatacaktım ama yeri ve zamanı değil kimsenin canı sıkılmasın diye etkinlik sonuna kadar bekledim 🙂
Etsy kullanıcılarına bu yardımcı aracı kullanmasını tavsiye ederim. Amazon’da onlarca eklenti ve yardımcı araç var ama anladığım kadarıyla Etsy bu konuda çok bakir.. Toolsy eğer bu işi yapan diğer birkaç şirketle arayı kaparsa anladığım kadarıyla para basacak bir sistem olacak. İnşallah diyorum ve böyle bir çalışma içine girdikleri için tekrar tebrik ediyorum.
Daha sonra mimar olan ve yaşı benden çok genç olan. Etsy İle Gelir’ de kafa yoran ve faydalı olmaya çalışan genç girişimci Ali bey çıktı. Girişi çok farklı ve edebi oldu. Kim bu ya dedim içimden.. Ama anlattıkça gördüm ki bu işe çok kafa yormuş bilgi ve tecrübesiyle dolu bir kişi. Yaklaşık 5 bin satış yapmış ve bu azımsanacak bir rakam değil gerçekten. Maşallah. Allah yolunu açık etsin. Hangi badirelerden bu güne geldiğini anlattı. Gerçekten bu işin ne kadar sabır-sebat ve araştırma gerektirdiğini o anlattıkça daha iyi gördüm.
Etkinlikten 1 gün önce suspend riski yaşamış. 1 yıllık mağazasına suspend yemiş. Hiç gözünüzün yaşına bakmıyorlar dedi. Ürünle ilgili bir neden değilmiş.
Birde sakın ola sakın lisanslı ürünlere girmeyin dedi. Ayrıca Etsy İle Gelir web sayfasında pek çok yazıları yayınlanmış. Dahası ETSY kullanıcı kılavuzunu Türkçeye çevirmişler. Harika bir kaynak arkadaşlar değerlendirmeniz tavsiye ederim.
Son olarak Meta araçlarını anlatan bir kişi çıktı. İçeriye ilk girdiğimde telefonu şarja taktığım masada tam karşımda oturuyordu. Konuşmacı olduğunu bilmiyordum.
Meta yani Facebook, instagram ve whatsapp grubunun genel adı.
Rakamsal verilerden bahsetti.
Özellikle reklam çıkarken facebook reklam yöneticisinden çıkmanın çok yararlı olduğunu ve oradan yazılacak bir sorun bildirisinin 24 saat içinde cevaplandığını söyledi. Bunun üstünde birkaç kez durdu.
Gördüğünüz gibi aklımda bazı şeyler kalmış.. Not alsam daha iyi olurdu, kısmet gelecek sefere inşallah.
Ayrıca toplantı sonunda geri bildirim istemleri çok akıllıca düşünülmüş bir şey. Bende önemserim bu tür geri dönüşleri. Verdikleri linkten geri dönüş yaptım ama bu 2 yazımda da daha geniş çaplı bir geribildirimde bulunduğumu düşünüyorum 🙂..
Türk girişimcisi adına bunlar çok ama çok güzel çalışmalar. Siz bir adım atıyorsunuz ve binlerce kişinin hayatına dokunuyorsunuz. Allah razı olsun diyorum hepsinden. Toplantı sonunda toplu bir fotoğraf çekindik. Toplantının başından beri müsait olmasını beklediğim Kerem Bey nihayet kısmen müsait olunca hemen neden orada olduğumu anlattım ve tekrar gruba eklenmem ricada bulundum. Hemen bir arkadaşına mesaj attı… Böylece o kadar zorluğa rağmen toplantıya katılmanın ve edindiğim bilgilerin ışığında hedefe gitmenin mutluluğuyla metroya doğru yol aldım…
Bir önceki yazımda e-ticaretle ve ETSY ile nasıl tanıştığımdan bahsetmiştim. ETSY ile çalışmalarım devam ederken Etsy ile Gelir‘le nasıl tanıştığımı ve telegramdan grubundan nasıl atıldığımı anlatmayı çalıştım. Bu yazımda da Etsy ile Gelir telegram grubuna tekrar nasıl girdiğimi ve Etsy ile Gelir mimarı Kerem BAŞALI ile tanışmamızı sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Dün ilk yazımı paylaştıktan sonra Kerem Bey incelik gösterip güzel bir yorumda bulunmuş. Kerem Bey’in yorumu için tıklayınız lütfen. Kendisine mütevaziliğinden dolayı tekrar çok teşekkür ediyorum.
Yazının bundan sonraki kısmını 1 Ekim 2022 tarihinde yazdığımı tekrar belirtmek isterim.
Gruptan atıldıktan sonra Etsy İle Gelir’in Youtube, İnstagram, Twitter , Facebook gibi yerlerde ne kadar sosyal medya hesabı varsa hepsinden yazdım. “Mevzu yanlış anlaşıldı beni yanlış anladınız” diyeceğim ama mesajları gören yok! Bir gün bir baktım bir e-posta. Etsy İle Gelir etkinliği ileri tarihe ertelendi diyor. Allah Allah dedim. Sen hem beni engelle hem de davet et 🙂 Tabi o kişinin ben olduğumu bilseler belki davet etmezlerdi. Ama e-mail sistemine kayıt olduğum için davetiye geldi tabi. 9 bin kişinin içinde beni takip edecek değiller sonuçta.
Bir gün önce Masseter Botoksu için Konya’ya gitmiştim. Bunu da bir başka yazımda anlatacağım. Ertesi günde bu eğitim vardı. Öyle olunca işyerinden 2 gün izin aldım. “Ben O Etsy toplantısına gideceğim ve tekrar gruba gireceğim dedim.” 🙂 Etkinliğe gidişimin tek amacı bu. grubu tekrar girmek için kafayı kırdım tabiri caizse 🙂
Cuma günü sabah evde bir tadilat işi vardı. Marangoza git-gel. O işi yap, duş yap sonra kahvaltı yap derken zil çaldı. Kim O dedim, İSKİ dedi. Allah Allah benim zile basana kadar bir sürü zil var güvenlik var hiç mi kapıyı açan olmadı diyorum içinden. Birkaç dakika sonra benim zil çaldı. Kim O? Bu saatte bütün çocuklar okulda bizim çocuklarda okulda. Kim acaba derken, İSKİ dedi yine. Allah Allah hayırdır dedim (içimden) kapıyı açtım. Görevli arkadaş “ödenmemiş faturalarınız var” dedi. Eeee… yani? “Suyunuzu kesmeye geldim” dedi. Otomatik ödemede idi “nasıl olur?” dedim. Baktım o an bunu söyleyip mevzuyu uzatmanın anlamı olmadığını gördüm. Hemen öderseniz kesmicem dedi. Elim ayağıma dolaştı. Allah’tan evde idim. Bir yandan telefondan öte yandan bilgisayardan İSKİ sistemine girmeye çalışıyorum. Bir şekilde ödedim, hallettik, görevli arkadaş gitti.
Saate baktım 12’ye geliyor. Etkinlik saat 1’de. Benim oraya gitmem en az 1 saat 45 dakika!
Olsun geçte olsa gidecektim. Bugün o grubu gi-ri-le-cekkk. 😉
Eve yakın 2 otobüs durağı var. En hızlı olduğunu düşündüğüm otobüs durağına gittim. İlk 134UK geldi yok olmaz çok dolaşıyor dedim. 132S direk Marmaray’a gidiyor. 4 dakikaya gelecek görünüyordu. Daha Hızlı olur deyip o otobüsü bekledim. 132S geldi, şoför yer yok işareti yaparak durmadı. Durakta bekleyen 4 kişiyi almadan geçti gitti. Tabi ben ve yanımdaki beyefendi başladık saydırmaya…
Bir sonraki otobüs 28 dk sonra! Hay Allah, napıcam? Hadi diğer durağa. Arabayla metroya gitsem araba çocukları almak için eşime lazım anahtarı nereye bırakacağım. Oda olmaz. Yürüsem hava sıcak iyice terleyeceğim. O sürede zaten otobüs gelir oda olmaz. Bu düşünceler içinde diğer durağa gitmeye karar verdim…Bu arada “etkinlik ya ben gidene kadar biterse” falan diye düşünüyorum. Yok diyorum bu tür etkinlikler en az 2 saat sürer geriye 1 saatim kalır. Ne anlatacakları bilmiyorum ama yine de bir şeyler öğrenirim ve çıkışta beni gruba tekrar alın derim diye beynimden düşünce helezonları akıyor. Zaten bunun , için gidiyorum dedim. Kendimi motive ettim. Saat oldu 12:40.
Ben diğer durağa gider gitmez 17S geldi. Otobüse bindim ödeme yapacağım. Bir baktım kartım yok! Çantanın önünü arkasını, cüzdanımın her sayfasını karıştırdım İETT kartı yok! Önce ki gece Konya’dan gelince abonman yüklemiştim. Ceketin cebine koyduğumu hatırladım.. (yazımı yazarken masadan kalkıp baktım, evet ceketin cebinde imiş) Kartım olmadığı için bir sonraki durakta indim. Dedim ben hiç gitmeyeyim. Zaten grubun yöneticileri de agresif birileri gibi, şimdi tekrar gruba beni almaz falan boş daha fazla yorulmayayım; yürü eve dedim kendi kendime. O an İETT dijital uygulamanın ödemelerinin öğrenci olarak kesildiğini hatırladım. 120 TL verip 200 binişlik abonman almıştım. Dedim bu da 20 TL’ye mal olur hesabı yaparken 134YK geldi.. Saat 12:45.. Atladım gittim. Bu arada telefonun şarjı %10.. İETT yeni İstanbul Kart için ödemeleri telefondan QR ile yapacağım içir telefonun şarjının olması lazım. En son durakta inince de etkinlik binasına yürüyeceğim. Yeri bilmiyorum. Gideceğim yere 800m yürüyeceğim. Bunun içinde için yol tarifine ihtiyacım var o yüzden şarjında bitmemesi lazım..
Velhasıl çok şükür etkinliğin yapıldığı Facebook İstasyonu’ na vardım. Beklediğimden daha kalabalıktı. Bu arada yolda giderken Etsy ile Gelir Facebook hesabından gelecek olan konuşmacıları görünce baya şaşırdım. Navlungo, İkas gibi işin erbabı kişiler vardı listede. İkas ilanlarını bu aralar İstanbul’da görmeyen yoktur sanırım. Navlungo ihracatçılar için zaten bilinen bir taşıma işlemi yapan şirket.
Gider gitmez hemen telefonu şarja taktım. İlk konuşma arası verilene kadar girişte soldaki yuvarlak masada hem oturdum hem de konuşmacıları dinledim.
Şimdiye kadar pek çok etkinliğe gittim. Genelde ikamlar olur. Fakat burada envai çeşit meyve suları ve pek çok ikram vardı. Hatta paralı gittiğim etkinliklerde bile bu kadar çeşitli meyve suyu görmedim. Bunu da belirtmeden geçemeyeceğim 🙂
Etkinlik sonrası Etsy ile Gelir kurucusu olan Kerem Bey’e etkinliğin çok güzel olduğunu ama benim oraya geliş amacımı anlattım. Tekrar telegram grubuna beni eklemeleri rica etmek için işyerinden izin alarak etkinliğe katıldığımı söyledim.. Hemen bir arkadaşa mesaj attı. o arkadaş ilgilendi. Dün gece telgramdaki gizlilik ayarlarımdan ötürü gruba eklenemediğim mesajını atmışlardı. Ayarları düzeltmemi söylediler. Düzelttim diye mesaj attım. Ama şu saat itibariyle henüz grupta değilim 🙂
Eğer Etsy’ de satış yapmayı düşünüyorsanız ki mutlaka düşünün ve bir yerden başlayın derim. Bunun için bu işi anlatan pek çok kaynağın yanında Etsy İle Gelir Youtube, Telegram ve İnstagram sayfalarını takip etmenizi özellikle tavsiye ederim.
Not: Ertesi günü telegram grubuna tekrar katıldım. 2022 sununa doğru Etsy mağazama yaklaşık 25 ürün yükledim. 2 ay kadar paralı reklam çıkmama rağmen hiç satış yapamadım ve böylece ETSY maceram sona erdi. Etsy ile ilgili herhangi bir çalışmam olmasa da Etsy İle Gelir grubu ile bazı gruplarda hâlâ varım. (06.01.2024)
Bir sonraki yazımda etkinlikte aldığım notları paylaşacağım.. Şimdilik hoşçakalın.
Amazon, Shopify, Dropshipping, Etsy vb e-ticaret işleriyle tanışmam KHK ile memuriyetten ihraç olduğum dönemde oldu. Bu işleri internette ve sponsorlu reklamlarda tandım. Reklamlarda hem para kazanma aslında dolar kazanma hem de finansal özgürlük için pasif gelir elde etme tanıtımı yapılıyordu. Sonuçta iki kavramda kulağa çok hoş gelen şeyler. Peki gerçekten anlatıldığı kadar kolay mı bu işler? Kolay yönleri olsa da sadece bu işlere başlama endişesi bile sanırım en büyük korkularda birisi.
Etsy, Amazon ve Shopify işlerine göre hem hesap açılışı hem ürün yükleme hem de pazar yeri aylık sabit giderler vb. konusunda bence en kolay pazar yerleri arasında yer alıyor. Etsy’ de el emeği göz nuru ürünler yapıp satanlar için veya çevrelerinde bunları yaptırıp satma becerisi olanlar için çok güzel bir potansiyel mevcut. Detaylı bilgiler artık internette fazzzzlasıyla var. Fazlasıyla var diyorum çünkü ben bu işle 4-5 sene önce tanıştığım zaman Türkçe kaynak yok denecek kadar azdı. Ahmet Dokur adlı bir arkadaş bunun eğitimini çıkarmıştı. O zaman bu eğitimi alırken; “belki bu sefer başarabilirim” diye 100 veya 150 dolar verip o eğitimi de almıştım. O eğitim şuan Udemy’de satılmakta. Hatta şimdi dokümanlar, eğitimler, bloglar, ücretsiz videolar o kadar çok ki anlatamam. Bu seferde en güzel hangisi anlatıyor, en detaylı ve yardımcı bilgiyi hangisi veriyor diye seçmek zorunda kalıyorsunuz. Benden sonra bu işe başlayan binlerce kişi gemisini yürüttü hatta gemi bile alacak seviyeye gelenler bile var muhtemelen. Benim bazı şeylerde “bu iş olur” ışığını görmem çok erken oluyor. Ama o işi yapmam, o işe girişmem öyle hemen olmuyor malesef. Mesela Etsy’de 1 dolar bile kazanamamış olmam bunun açık bir örneği. Neden başarısız olduğum konusu ise ayrı bir yazının konusu olduğu için bu konuyu o yazıya havale ediyorum. Umarım kısa süre içinde yazarım 🙂 (1.5 sene olmuş yazmadım hâlâ.)
Yukarıda artık Etsy için pek çok ücretsiz kaynak olduğunu belirtmiştim. Hatta artık yapmak istediğiniz hangi e-ticaret modeli ise olmayan Türkçe kaynak yok diyebilirim. Elinizi nereye atsanız kaynak fışkırıyor. Siz yeter ki o işi öğrenmek ve yapmak isteyin! Meraklı ve istekli olun. Yabancı kaynaklar zaten gani. Fakat yabancı kaynakları okuyup, anlayıp hayata geçirecek kişi sayısı malesef çok az. Onlarda zaten bu işten eğitim vererek ekmek yiyorlar. Şu anda en büyük Türkçe kaynak eksikliği ise Affiliate Marketing iş modelinde. Bazı işlerde öngörüm yüksek demiştim. Affiliate Marketing’ de onlardan birisi. Sabır gerektiren ve yeterince kaynak olmadığı için pek bilinen ve tercih edilen bir e-ticaret sistemi değil. Ama birkaç yıla bundan da paralar kazanıp güzel eğitimler veren kişiler çıkacaktır. Bunlardan birisi olabilir miyim? Kim bilir.. Yoksa yine birilerini alkışlayan tarafta mı olurum bilmiyorum.
2022 Ağustos ayında dedim ki: Son çeyreğe yaklaşırken bu seneki son çeyrekte bari biraz para kazanayım. Affiliate yapsam zaman çok kısa. Web sitem veya açacağım sosyal medya hesabı için trafik çeksem bunun için ücretli reklam vereceğim. Kazanıp kazanmayacağım belli değil. Bu yüzden bunu doğal seyrinde yapıp başka zamana bırakayım dedim. Amazon’a girsem hem aylık sabit ücretleri, kargosu, toplu ürün alması, reklamları, give-awayleri derken yine büyük bir maliyet beni bekliyor. Onu da eledim.
Shopify zaten başlı başına maliyet dolu.
Dropshipping desem, 3 yıl önce Meksika mağazam kapandığı için tamamen soğudum ve çok riskli bir iş modeli artık benim için.
Bu arada yukarıda saydıklarımın hepsi yapılabilir ve güzel paralar kazanılabilecek iş modelleri. Bunun içinde bu işlere zaman ve para ayırmanız ve tabi ki eğitim almanız gerekmekte. Ben yapmıyorum sizde yapamazsınız diye anlamayın lütfen.
Hal böyle olunca alternatiflerim arasında geriye ETSY kaldı. E-ticaret işleri için pek çok Facebook, whatsapp, Telegram gruplarında varım. Bu işleri aktif olarak yapmasam da hâlâ takip ediyorum. Aradan uzun zaman geçtiği için nereden başlayayım, ürünü nasıl yükleyeceğim vb konuları araştırma işine girdim. İşte tam bu noktada karşıma youtube’da Etsy ile Gelir çıktı. Bir video dinledikten sonra telegram grubuna katıldım. Şimdiye kadar pek çok facebook ve telegram grubunda zaten vardım. O gruplarda sağ olsun herkes genelde birbirine yardımcı olmaya çalışıyor. Fakat Etsy İle Gelir Telegram grubunda gördüğüm kadarıyla hemen hemen her soruya cevap veriliyordu. Hatta hem benim hem de başkalarının sorduğu sorular arada kaynadı gibi olduğu zamanda bile cevap verildiğini görünce çok şaşırdım. Grubun enerjisi, sinerji çok hoşuma gitti. Etsy satışı yapmıyor olmama rağmen grubu takip etmeye başladım. Acaba ne sorulmuş, ne cevap verilmiş, bende aynı durumla karşılaşırsam ne yapayım, önceden bilgim olsun diye soru ve cevapları okuyordum. Kısa sürede bazen o kadar çok bilgi bombardımanı oluyordu ki atlamak zorunda kalıyordum. Öyle olunca da ihtiyaç duyduğum konuyu arama çubuğuna yazarak ulaşmaya başladım. Tâ ki beni gruptan attıkları o güne kadar 🙂
Gruptan Attılar 🙂
Olay şöyle gelişti; geçen haftalarda yurtdışına ürün satışı konusunda getirilen fatura kesme zorunluluğu idi. Buda pek çok kişi tarafından tepkiye neden oldu. Çünkü devlet ihracatı teşvik etmesi gerekirken veya kolaylaştırması gerekirken resmen bir balta indirmesi anlamına geliyordu. Ben bunu duyunca tamam dedim. Artık ETSy’de bitti benim için. Daha hiç ürün satışım yok, satıp satmayacağını görme şansım yok. Satsa ne zaman satacak kaç gün, kaç hafta hatta kaç ayda satılacak ilk ürünüm bilmiyorum. Eee sen git şirket kur deniliyordu. Ve bu küçük girişimci için daha hiç satış yapmadan bence büyük bir maliyet oluşturuyordu. Tamam herkes vergisini verecek, kimsenin kaçtığı yok. Hele bu işlerle uğraşanlar vergisel işlerden çok korkuyor ve zaten şirket kurmak istiyor veya esnaf muafiyet belgesi alıyor. Lakin bu işe giren çoğu kimse zaten kısıtlı sermaye ile işe giriyor. Birde böyle bir zorunluluk olunca (ki şuan yok) mikro ihracata darbe vurulacaktı. Bu işi kılıfına uydurup kötü niyetli olanların peşine zaten düşülsün. Ama bu işler son birkaç yılda olduğu için yasal bir düzenleme yok. Kimse bir şey bilmiyor. Bu noktada gümrükte faturalı çıkış on binlerce insanın iş yapamaz olması ve ülkeye yüzbinlerce lira dövizin ülkeye girmemesi demekti. Tabi ki de düzenleme şart ve gerekli. Ama bu şekilde değil de daha teşvik edici, kontrollü, kolay ve yol açıcı olması şeklinde olmalıydı.
Bende grubun çok hassas olduğu böyle bir durumda bir yorum yaptım. Bi baktım uyarı falan olmadan gruptan atılmışım. Çünkü grubun temel misyonu: bu iş bir ticaret ve kazanç elde eden herkes vergisini verecek. Lami cimi yok.. E bende hem vatandaş hem de bir vergi çalışanı olarak zaten bunun aksini düşünmem, düşünemem. Kazanç varsa vergide olacaktır. Yazdığım mesajda zaten yukarıda biraz değindim. Dedim ki kimse vergiden kaçmıyor. Girişimci önünü görene kadar biraz müsamaha göstertilmeli. Zaten iş olursa, para kazanılırsa şirket zaten kurulur vergi ödenir, şeklinde idi. Grup yöneticileri de sanırım beni vergi ödememi istemiyor anlaşmış olacaklar ki, yürü git deyip gruptan atmışlar 🙂 Neden öyle dedin , bunun böyle söyleme falan diyen de soran olmadı.
Bir düşünün lütfen, eğer bu ülkede araba alıp satıyorsanız bilirsiniz veya bilenler vardır. Türkiye’de ticari belgeniz olmadan 1 yıl içinde 3 tane araba satabilirsiniz. Fazlası olursa devlet diyor ki sen belli ki ticari faaliyet yapıyorsun bunu belgelendir ve vergini öde. Hal böyle iken böyle bir durum pek tabi ihracat yapanlar için de olabilir. Üretim yapan veya ihracat yapan şirketler konumuz dışında ben küçük yatırımcı ve girişimciler için bu durumu söylüyorum. Neden onlara da böyle bir şey olmasın 3 değil 33 olsun hatta hiç olmasın daha kolay ve teşvik edici bir yol elbet bulunur. Türkiye her konuda geleceği parlak bir ülke. Şuan ihracat yapan şirket sayısı 50 bin bile değilmiş. bu çok ama çok az bir rakam. Bunları teşvik etmek önlerini açmak gerekir. Kargo bile başlı başına büyük bir maliyet unsuru girişimciler için. İstikrar sürsün girişimcilerde Türkiye’de büyüsün….
Ben böyle yanlış anlaşılınca gruptan atılmak bana bir koydu bir koydu anlatamam 🙂 Ya daha ilan girecektim… ilk satışımı yapacaktım, bunun sevincini yaşayıp kargo işini, nasıl yapacağım telaşına düşüp gruptan yardım isteyecektim derken hooop engeli yedik 🙂 ….
Bu yazı 2 kısımdan oluşuyor. Birinci kısmını 1 Aralık 2023’te yazmıştım. İkinci kısmını 4 Ocak 2024’te yazdım.
Birinci Kısım
Bu yaz Temmuz ayı gibi Niğde’de bir arkadaşımdan zeytinyağı, tereyağı , peynir gibi ürünler almıştık. Yine alma ihtiyacı oldu. Hiç olmazsa bildiğimiz güvendiğimiz kişiden alalım dedik ve başka ürünler satıp satmadığını sordum. Tereyağı , peynir, bazı bakliyatlar ve gezen tavuk yumurtası sattığını da söyledi. Eşime söyledim. Yumurta da almaya karar verdik. Almadan önce “hocam yumurtalar sağlam geliyor mu diye sordum. Gelir inşallah hocam daha önce gönderdim dedi”. Bunun üstüne 2 koli de yumurta sipariş ettim. Arkadaş güzel şekilde paketleyip gönderdiğini söyledi.
Daha önce 2 kez bu arkadaşımdan ürün almıştık. Ürünler UPS kargo ile gönderiliyor. Önceki 2 sipariş perşembe günü kargoya verildi. Türkiye’de çoğu kargo şirketi kargoları hemen hemen ertesi günü teslim ediyor. Çok uzak mesafe olursa bu süre 2-3 güne çıkabiliyor. Perşembe günü gönderildiği için herhalde cuma gelir dedim. Gelmedi. Hadi mesafe uzak dedim herhalde Cumartesi öğlene kadar gelir dedim. Çünkü çoğu kargo şirketi cumartesileri de kargo teslim ediyorlar. Hatta Amazon, HepsiBurada Premium , Trendyol pazar günü bile teslim ediyorlar. Daha geçen pazar günü 27 Kasım’da Trendyol kargo teslime yaptı mesela. Tabi onlar kendi kargo ağını kullanıyor o yüzden pazar teslim edebiliyorlar. Ben UPS’ ten pazar günü teslimat beklemiyorum zaten ama en azından cumartesi günü teslim edebilirlerdi onu da yapmadılar.
Bu son siparişimde hafta sonu araya girmesin erken gelsin diye arkadaşıma dedim ki: hocam pazartesi ya da salı kargoya verebilir misiniz perşembe olunca kargo 4-5 günde geliyor dedim. Pazartesi kargoya veririm dedi. Hatta teyit etmek için pazartesi günü mesaj attım. Bana kargo bilgisi gönderdi.
Buraya kadar her şey tamammm. Gelelim şimdi kargonun yolculuğuna.
28 Kasım Salı günü oldu gelmedi. E hadi normal, biraz uzaktan geliyor sonuçta dedim.. 29 Kasım Çarşamba günü sabah 09:42’de kargonuz dağıtımda diye mesaj geldi. Hatta sistemde de dağıtımda olduğu görünüyordu. Tüm bunların görseli mevcut.
Bu arada daha önceki 2 siparişin ücretini arkadaşa hemen göndermiştim. Bu sefer kargo gelsin öyle göndereyim dedim. Hemen ödeyeyim ayıp olmasın diye de kargoyu bekliyorum ki mahçup olmayayım.
Çarşamba günü gelmesi gereken kargo yok, yine gelmedi.
Perşembe bakıyorum yine gelen giden yok. Sisteme baktım gün içinde dağıtılacak diyor. Telefonla aradım. UPS her şeyi bilgisayara bağlamış. İnsana ulaşmak mümkün değil. Telefonda bilgisayar kaydı bana 29 Kasım’da teslim edileceğini söyledi. Onunda kaydı var.
Gelelim bugüne. Yani 01 Aralık 2023. Saat sabah 09:19.
UPS’ten gelen bir telefon. Telefonun ucunda ki kişi ile sanki tanışıyormuşuz gibi bir ifade ve suçlayıcı bir tavırla:
“Ben Ups Aydınlı’dan (şubeden) arıyorum. Birader senin kargoda yumurta varmış. Kardeşim yumurtalar kırılmış. Bizimde bazı eşyalar zarar görmüş dedi. Birader koliyi açtık, yumurtaları temizledik. 30 tanesini kurtardık. Ben yumurtaları göndermicem. Diğer ürünleri bugün (1 Aralık ) teslim edicem yumurtaları gel burdan al ” dedi.
Böyle bir üslup karşısında açıkçası biraz şok oldum. UPS diyorsun, kurumsal diyorsun, yurtdışı şirket diyorsun ama sanki karşıda ki bizim mahalle de beni tanıyormuş gibi konuşuyor. 40 yaşını geldim tanımadığım kimseye böyle hitap etmedim. Hatta kim olursa olsun mümkün mertebe hep “siz” diye konuşan biriyim. Neyse dedim içimden. Boş ver. Olayı halletmeye çalışmak için yerlerini sordum. Hadi dedim yakınsa gider alırım dedim. Yerimiz Aydınlı’da dedi. Haritadan baktım bana 25 km, git gel 50 km. E dedim diğer ürünleri getireceksin yumurtalar gelmicek bu nasıl bir şey dedim. Karşıda ki kişi yine arada birader diyor kardeşim diyor. Üslup hitabet, kurumsallık elbette önemli. Hele ki sen uluslararası bir şirkette çalışıyorsun karşıda tanımadığın kişiye birader diyorsun. Normalde böyle şeye pek takılmam. Çünkü birisini ararsın ismiyle hitap edersin, beyfendi dersin konuşmanın seyri içinde abi dersin, kardeş dersin onu anlarım ama telefonu açar açmaz birader demesi ve diğer ürünler gelecek ama yumurtaları gel al demesi bardağı taşıran son damla oldu ve tabiri caizse benim kayışlar koptu. Bende “öncelikle şu kardeş ve biraderi bir bırakın ben sizin kardeşiniz değilim dedim. Ne yapıyorsan onu yap. Neyi gönderiyorsan gönder deyip” telefonu kapat dedim.
Benim konuşmamı duyan arkadaşım, ne oldu dedi. Mevzuyu anlattım. UPS merkezde tanıdığı varmış. Aradık yetkili olduğunu düşündüğüm kişiye mevzuyu anlattım. Bana yumurta zaten yasak falan dedi. Bende teslim alırken içinde ne olduğunu sormamışlar mı dedim. Gönderici kişi gıda işi yapıyor daha önce yumurta göndermiş dedim. Hatta ben UPS sevmediğimi, geç teslim edildiğini ekledim. Tamam dedi. Takip numarası istedi. İyi günler deyip telefonu kapattık. Sonra şubeyi aramış. Sonra beni geri arayıp tamam bütün ürünler gelecek dedi.
Akabinde bana ürünleri gönderen arkadaşı aradım. Durumu anlattım. O’da , yine, daha önce yumurta gönderdiğini hiç sorun yaşamadığını söyledi. Kolinin ambalajını çok iyi yaptığını hatta kolinin üstüne “İÇİNDE YUMURTA” var diye de yazdım, bilgileri var dedi.
Velhasıl 29 Kasım’da teslim edilmesi gereken kargom 4 gün geçmesine rağmen hâlâ gelmedi.
Sanırım kargocu sen istediğinde değil ben istediğimde teslim ederim demek istedi 🙂 .
Şimdi soru şu: Madem koli UPS deposuna 29 Kasımda girdi. Demek yumurtalar o zaman sağlamdı. Neden beni o zaman aramadılar?
30 Kasımda neden teslim etmediler? 30 Kasımda kırık olmayan yumurtalar. 1 Aralıkta mı kırıldı?
Yumurta görünürde kırılgan bir yapıya sahiptir. Rahmetli Amcamın 3 tane tavuk çiftliği vardı. Ben ortaokul ve lisede o tavuk çiftliklerinde çalıştım. Koli koli, binlerce koli yumurta kamyonlarla Türkiye’nin dört bir ucuna giderdi. Kamyonun altına ve yan taraflarına destek koyduktan sonra istediğin uzaklığa gider yumurta. Taşımasını bilirsen zaten sorun olmaz. Mesela süpermarketlerde satılan yumurtaları düşünebilirsiniz.
İkinci Kısım
1 Aralıkta saban yaptığımız yukarıda ki konuşma neticesinde kargonun gerçekten Cuma günü geleceğini sandım. Eee nede olsa merkezden bir yetkili ile de görüşmüştük. Bilin bakalım ne oldu? Kargo Cuma günü gelmedi. Kargoda gıda ürünü olduğu bilindiği halde teslim edilmedi. Velhasıl 29 Kasımda teslim edilmesi beklenen kargo 5 gün sonra 4 Aralık günü teslim edildi. Tabi yumurtaları göndermediler.
Bana ürünü gönderen arkadaşıma yumurtaların gelmediğini ve ne kadar borcum olduğunu söyledim. Daha sonra o arkadaşım kargo ile iletişime geçti. Şöyle bir şey olmuş. Ben onlara gelip yumurtaları alacağım demişim, Onlarda benden haber beklemişler. Halbuki cuma günü görüşmemizde hepsinin getirileceği konuşulmuştu. Bana tekrar almaya gidip gidemeyeceğimi sordu. Bende gidemeyeceğimi söyledim. UPS biz götürürüz ama kırılırsa mesuliyet kabul etmeyiz demiş. Tamam getirsinler hocam dedim. Ve böylelikle 7 Aralık tarihinde de yumurtalar teslim edildi. Gerçekten kırılmaması için çok güzel muhafazalı bir şekilde göndermişler.
Başlıkta ki yazı UPS kargoyu telefonla aradığınızda ilk önce size söylenen söz. UPS Hızlı Kargoya hoşgeldiniz di sanırım. Şimdi tüm bu yaşadıklarımdan sonda bu sorunun cevabını sizlere bırakıyorum.
Bir önceki yazımda kitap alacağım zaman baktığım ilk yerin Letgo olduğunu ve yaklaşık 1 sene önceki güncelleme ile kendisini nasıl bitirdiğini anlatmıştım. Buraya tıklayarak o yazımı okuyabilirsiniz.
Hâl böyle olunca farklı kitap alma alternatiflerine yöneldim. Bunlardan birisi de hepimizin bildiği bir kitap ararken sürekli karşımıza çıkan Nadir Kitap oldu.
Bunca yıldır kitaplarımı letgo hariç idefix, kitapyurdu, d&r gibi sitelerden alırım. Hâlâ onlardan almaya da devam ediyorum. Tabi indirim yaparlarsa 🙂 Bunların yanına da şimdi Nadir Kitap eklendi.
Nedense aklımda Nadir Kitap için olumsuz bir düşünce var. Sahaf sitesi olmasına rağmen pekte uygun olmadığını düşündüğümden sanırım. Birde kargo ücretinden dolayı pek bakmadığım bir yerdi.
Nadir Kitabın bir diğer gıcık özelliği ise satıcılarla yüz yüze gelmenizi ASLA istemiyor. Bunu da şöyle anladım. Her satıcının sosyal medya hesabı yok. Google haritalarda da çıkmıyorlar. Öyle olunca site üstünden yerlerini nerede olduğunu sorma gafletinde bulundum. Arada bir mesaj gelmiş mi diye bakıyorum. Yok. Ertesi gün bakıyorum hiçbirinden yine cevap yok. Sonra gönderdiğim mesajlara bir bakayım dedim. Anaaaa benim gönderdiğim mesajlarda yok! Meğer sistem buna sıkı yönetim ilan etmiş. Gönderilen her mesaj sanki hapishane mektuplarının okunması gibi okunuyormuş. Eğer benim gibi saftirik hareket edip satıcıya adresini sorarsanız o mesajlar siliniyormuş. Tabi buna uyanmam epey zaman aldı. Bu şekilde göz hapsinde olmak benim için fazla rahatsız edici bir durum. Bir tarafta 5 kuruş almadan satıcı ile seni yıllardır ücretsiz buluşturan Letgo, diğer tarafta milyonlarca kitap satan Nadir Kitap. Sanki her kitap almak isteyen kitapçıya gidip alacak! Ya adım atmasını sevmeyen insanlar var bu ülkede. Ayrıca Kitantik bu konuda hiç ketum değil. Satıcını açık adresini bile yayınlıyor. Hem zaten adres olsa bile bazı satıcılar depodan sattığı için gelmemizi istemiyorlar. Bunu da bildirmiş olayım. Yani bir satıcıyı buldunuz diyelim. Adrese gelebilir miyim diye sormadan sakın gitmeyin.
Bir şekilde 2 satıcıya giderek kitap aldığım oldu. Hatta onların yerine gidince almak istediğim kitaplar yanında başka kitaplar alarak ordan çıktığımı da söyleyeyim.
En çok satın alığım kitap türleri arasında borsa ile ilgili kitaplar var. Aradığım ve baskısı olmayan kitaplardan birisi de Duygusuz Yatırımcı kitabı idi. Bunu Nadir Kitap’tan görüp takibe aldım. Bir satıcı sanırım %30-%50 arası bir indirim yapmıştı. Net hatırlamıyorum. Baktım kitap diğer satıcılara göre biraz uygun geliyor. Hemen aldım. Dediğim gibi baskısı olmadığı için hemen almak istedim. Yanına 7-8 kitap daha ekledim. Kitaplar sanırım İzmir’den geldi. Gördün mü NK, kitapları İzmir’e gidip almadım yani!
O gün NK’ın indirimler slaytı dikkatimi çekti. Bazı satıcılar %50’ ye kadar indirim yapıyorlardı. O gün bu gündür sanırım 4 ay oldu, Her gün NK’ta kim indirim yapmış diye bakarım. İnanır mısınız %50 indirim yapanlar genelde hep aynı sahaflar. Maalesef onlarda da aradığım kitaplar yok.
Birde acı ama gerçek. İndirim yapan bazıları fiyatları önce bindirip sonra indirdiğini fark ettim. Takibimdeler ama daha onlardan alışveriş yapmadım.
Son olarak aradığınız bir kitap olursa uyguna almak için ya da baskısı olmadığı için olabilir Nadir Kitaba’da bakmanızı tavsiye ederim.
Letgo, 2015 yılında TV’lerde “Çek, yükle, mesaj at, letgo ile kolay sat!” la başlayan ve tok sesli bir adamın “ Let Goöoö “ diyerek biten bir reklamla hayatımıza girdi. 3 saniyelik dikkat çeken farklı reklamlarla ve sürekli “Çek, yükle, mesaj at, letgo ile kolay sat!” diye diye çok büyük bir kullanıcı kitlesine ulaştı. Gerçekten uygulama kullanımı çok kolaydı. Evlerimizde kullanmadığımız ya da kullanmak istemediğimiz A’dan Z’ye ne varsa herkes kolayca ilana koymaya başladı. Satıcı olarak, kolayca satmak istediğimiz ürünleri yükleyebiliyorduk. Alıcı olarakta çevremizde satılan ürünler için, satıcıyla kolayca iletişime geçme şansımız vardı.
Mesela ben Letgo’dan defalarca kitap aldım.
Hem de tek tek ya da toplu olarak pek çok kitap aldım.
Yine Mitsubishi Lancer ve Mitsubishi Colt arabalarımı Letgo’dan almıştım.
Çocuklarıma paten seti, eve sandalye takımları derken anlayacağınız üzere Letgo’nun sıkı bir kullanıcısı idim. Bununla birlikte pek çok eşyamı da satma imkanım oldu. Bir ara yurtdışına gidenlere sarmıştım. Pek bir şey almasam da arama çubuğuna “yurtdışına” kelimesini yazınca yaklaşık 700 civarında ürün çıkıyordu. Şuan bu yazıyı yazarken tekrar baktım. Yurtdışına diye yazınca sadece ve sadece 18 ilan çıktı. Yine bir örnek daha vermek istiyorum. Mesela önceden istediğimiz ürünü aramaya yazıp kaydediyorduk. Ve o ürünle ilgili bir ilan olunca bize bildirim geliyordu veya uygulamada toplu bildirim görüyordum. Örnek vermem gerekirse; “Şeytan Sofrası” kitabını bu şekilde favorilerime ekledim. Gün içinde istediğim kitap hariç yemek yediğimiz sofra ile ilgili pek çok ilan düşüyordu 🙂 . Algoritma aramada ki kelimelerle ilgili her şeyi gösteriyordu. Sevmesem de bu bile güzel bir özellikmiş.
Letgo’nun Bittiği An!
Sanrım 2022 yılının son ayları idi. Letgo’ ya bir güncelleme yapıldı. O günçelleme Letgo’nun Türkiye’de bittiği tarihtir. O tarihten sonra Letgo’ dan ne bir ürün aldım ne de bir şey sattım. Daha önce bir şey ararken ilk baktığım yer her zaman Letgo olurdu. 2022 yılındaki o güncellemeden sonra Letgo benim için bitti! Hatta 2023’te ilk kez Nadir Kitap’tan kitap aldım. Dolap ve Gardrop uygulamalarına yöneldim.
Muhtemelen Letgo Oto Plus’a ağılık verdi. Oto Plus uygulaması çıkmasıyla Letgo uygulaması resmen katledilmiş oldu. Belki de bilinçli bir operasyondu. Bilemiyorum….
Bu arada yakın zamanda ki şikayetlere baktığımda anlamsız şekilde pek çok kişinin hesabının da kapatılmaya başlanmış olduğunu gördüm.
Letgo yetkilileri uygulamanın işe yaramaz hale geldiğinin farkında mı bilemiyorum. Eğer farkındalarsa ve buna göz yumuyorlarsa bir şey diyemem. Ama bunun farkında değillerse kullanıcılara kulak verip bir an önce eski haline döndürmeleri Letgo’nun geleceği adına iyi olacaktır. Eğer ne yapacaklarını bilmiyorlarsa 3 milyon TL karşılığında seve seve o eski ihtişamlı günlerine dönmesi için yardımcı olabilirim. 🙂
2024 yılına girdik. Her sene olduğu gibi, 2023’ün son saatlerinde de yine, yeni yılın bizlere mutluluk, sağlık, başarı ve huzur getirmesini diledik. Bu dileklerin içinde hepsi ayrı ayrı önemli ama bence en önemlisi ve en başta olanı sağlık. Birkaç gündür sabahları kulağım hafif tıkalı olarak uyanıyorum. Geçen hafta oğlumun, kardeşimin ve işyerindeki çoğu arkadaşımın mevsimsel ateş ve burun akıntısı gibi hastalıklarla hasta olduklarını gördüm. Hal böyle olunca sağlığın önemini anlatmakla bitiremem. Belki dil ucuyla olan bir temenni gibi ama bence çok önemli. Bu yazıyı sağlığın önemini anlatmak için yazmadım merak etmeyin. Daha önce sağlığın önemini uzun uzun zaten yazdım. Ama yayınlanmış bir yazım değil. Şuan çoğu yazdıklarım gibi oda arşivimde. Zamanı gelince onu da yayınlarım belki. Bu vesile ile bende bu yazımı okuyan herkese Yüce Allah’tan sağlıklı bir hayat diliyorum. Zaten hem fiziken hem ruhen sağlıklı olduğumuz zaman gerisi gelecektir.
Gelelim başlıkta bahsettiğim mevzuya. Yukarıda bahsettiğim gibi çoğumuz sağlık ve mutluluk gibi temennilerde bulunup geçiyoruz. Fakat bazılarımızın bu hayatta hayallerimiz ve hedeflerimiz var. Bu hayalleri olan kişiler yukarıda ki temennilerini bir adım öteye taşıyarak; yeni yılın başlangıcını bir dönüm noktası kabul ediyorlar. Bunun içinde o yıl içinde yapmak istediklerini, hayallerini kurdukları şeyleri yazıp, planlıyorlar. Tabi yeni yıl başlangıcı benim içinde bir heyecan kaynağı oluyor. Bende üniversite yıllarımdan beri bunu hep yaparım. O yıl içinde yapmak istediklerimi, hayallerimi, alışkanlık olmasını istediğim şeyleri ya da vaz geçmek istediğim gibi pek çok şeyi yazarım. Olsa da yazarım olmasa da. Özellikle 2018 yılı sonunda 2019 yılı için yazdıklarım sanırım en unutamadığım yıl oldu. 2018 son günlerinde 2019 yılı için yapmak istediklerimi ve bazı hayallerimi küçük bir deftere yazmışım. Yazmışım diyorum çünkü o deftere yazdıklarımı 2019 Kasım ayına kadar görmedim. Kasım ayında bir gün o defter elime geçti. Bir baktım gözlerime inanamadım! Hayal ettiklerimin ya da hedeflediklerimin yarısından çoğunu yapmışım, yapmak nasip olmuş. Şükürler olsun. Ve bunun üstüne 2019 yılı başında “ Yeni Yıl Hedeflerimiz Neden Yazılı Olmalı?” diye bir yazı yazıp sosyal medya hesaplarımda paylaşmıştım. O yazıma ulaşabilirsem yine web sitemde yayınlarım.
Eğer sizin de 2024 yılı için yapmak istedikleriniz ve hayalleriniz varsa hemen bir kağıt kalem alın ya da telefonunuzun notlar kısmını açın ve ne arzunuz varsa yazın. Bu yeni yıl hedeflerini yazarken unutmamanız gereken Tek Şey ara ara bu yazdıklarınıza bakmak olacak. Bu 2-3 haftada bir olacağı gibi ayda 1’ de olabilir. Çünkü yazdıklarınızı okumak sizi motive edecektir. Bu hedeflerinizi ve hayallerinizi gerçekleştirmek istiyorsanız bunun püf noktası budur: Ara ara yazdıklarınızı okumak! İnanın orda yazılanları yaptığınızı gördükçe , şükür ederek üstünü çizdiğiniz zaman öyle mutlu olacaksınız ki ; o bir şeyler yapmış olmanın ve başarmış olmanın mutluluğunu size tarif edemem. Şimdi bu yazıyı okumayı bırakın ve 2024 yılı için ne isterseniz yazın. Bu bir kitap okuyup bitirme gibi çok ama çok kolay bir şeyde olabilir. Hiç önemli değil. Ertelediğiniz ne varsa yazın. Ama yazdıktan sonra geri gelin. Çünkü asıl mevzumuz bundan sonra başlıyor.
2024 yılınızı ve sonraki hayatınızı etkileyecek o küçük ama etkili dokunuşu anlatacağım size.
……………..
…………….
Geldiniz miii? 2024 yılı için hedef ve hayalleri yazma işlemi tamam mı? Eğer tamamsa 2 gün önce izlediğim bir filmden bahsedeceğim sizlere.
Peki neden bu filmi sizlerle paylaşmak istedim biliyor musunuz? Yazmanın gücünü göstermek için! Yazı yazmanın o dönüştürücü gücünü sizin de fark etmeniz için! Birilerine anlatamadığınız o içinizi kemiren derdinizi, kederinizi ya da sevincinizi, hayalinizi yada yaşadığınız ve anlatamadığınız duygu ve düşünce her ne ise bunu yazdığınız zaman neler olacağını anlatmaya çalışacağım …
Filmin adı: The Freedom Writers. Türkçesi Özgürlük Yazarları.
Öncelikle bu filmi neden ve nasıl izlediğimi anlatmak istiyorum. Çünkü bir şeyi yapmak kadar onu neden yaptığımız da önemli. Mesela kitap okuruz. Benim için, o kitap nasıl karşıma çıktı , ben o kitabı neden okudum hatta nasıl satın aldığımın bile ayrı bir macerası vardır. Bu izlediğim filmler içinde böyle
Yazarlıkla İlgili En İyi 99 Film
Yıllardır kitap yazmak ve yazarlıkla ilgili düşüncelerim var. Bir kitap nasıl yazılırdan tutun da bir yazarda olması gereken özelliklere kadar her şeyi öğrenme istediğim var. Tabi bunun için yine hayatta ki en iyi öğretmenlerime başvurmak istedim. Yani kitaplara. Yazarlıkla ilgili hem Türk yazarların hemde yabancı yazarların o kadar çok kitabı karşıma çıktı ki anlatamam. İlgimi çekenleri okuma ve satın alma listeme ekledim. Bu kitaplardan birisi de “Yazarlıkla İlgili En İyi 99 Film” kitabı. Kitabın ismi çok güzel ve dikkat çekici değil mi? Hem yazmayı anlatacak hem yazarların hayatını anlatacak ve bu ortalama 2 saatlik bir film olacak. Harika bir şey.
Kitabı satın almam ayrı bir macera olduğu için onu burada yazarak konuyu dağıtmak istemiyorum.
30 Aralık Cumartesi günüydü. Yani 2 gün önce. Kitap elime 29 Aralıkta geçti. Cumartesi günü gün içinde biraz kitap okumuştum.1000Kitap uygulamasında ki kitap okuma hedefimi yükseltmek için son hafta küçük hacimli kitaplar okuduğumu itiraf edeyim. Cumartesi günü okuduğum ”Nasıl Yazar Olunur” kitabı da böyle küçük hacimli ama etkisi olan bir kitaptı. Bu kitabı bitince farklı bir şey yapayım deyip “Yazarlıkla İlgili En İyi 99 Film” kitabına göz atmaya başladım. Film türü olarak gerilim, hayatta kalma, macera & aksiyon ve yaşanmış hayattan uyarlanan filmleri çok severim. Elimdeki kitapta konu yazarlık olunca biraz sıkıcı bir havası var gibi geldi. Bu düşüncelerle belki akıcı bir film bulurum düşüncesiyle kitabı karıştırmaya devam ettim. Kitabın yazarı Polat Onat Bey çok güzel bir şekilde içindekiler kısmı hazırlamış. Kendisine teşekkür ediyorum. Listenin başındaki ilk filmler tarih olarak eski geldi bana. Hem görüntü hem de ses açısı ve seyir zevki olarak daha güncel bir film olsun istedim.
Filmlerin başlığı ve altındaki kısa açıklamalara bakarken gözüm bir anda “Günlük yazmanın dönüştürücü gücü” cümlesine takıldı. İlkokuldan beri zaman zaman günlük yazmaya çalışan birisi olarak film çok dikkatimi çekti. Başka hiçbir filme bakmadan “aradığım film bu” dedim ve hemen internette aramaya koyuldum. Kitapta ilk 50 film için detaylı sayılabilecek anlatım mevcut. ”Özgürlük Yazarları” kitaptaki 33. film. Film için yaklaşık 2.5 sayfa tanıtım yapılmış. Sadece 10-12 satırlık film hakkında kısa bilgiyi okudum. Heyecanımdan yazarın 2 sayfalık tanıtımını okumadan direk filmi izledim. Bu tanıtım yazısını da film bitince okuduğumu söylemek isterim 🙂
Özgürlük Yazarları
Filmi İlk olarak Amazon Prime’ da arattım. Amazon Prime üyesi! 🙂 olduğumdan önce oraya bakayım dedim. Amazon saçma sapan bir film sitesi bana göre ama amazondan bir şey alınca kargo ücretsiz oluyor diye üye olmuştum, öyle kaldı.
Dana sonra filmi bir film sitesinde buldum. Filmleri orjinal diliyle ve Türkçe altyazılı olarak izlemeyi severim. Ama ”Özgürlük Yazarları” nı altyazılı takip edecek motivem yoktu. O yüzden Türkçe dublajını bulup onu izledim.
Filmde günlük yazmanını etkisi nasıl olacak diye merakla filmi izlemeye başladım.
Filmin en sonunda öğrendiğim bir gerçeği sizlerle en başta paylaşmak istiyorum.
Filmin başrolünde Oscar ödüllü oyuncu Hilary Swank oynuyormuş ve film Erin Gruwell isimli bir öğretmenin gerçek hayat öyküsünden esinlenilmiş. Yukarıda gerçek hayattan esinlenilen filmleri sevdiğimi söylemiştim. Film hakkında bu gerçeği filmin sonunda öğrenmiş olmam filmi daha çok sevmemi sağladı. Belki de bu yüzden yazmanın değişim gücüne olan inancımı artırdı. Bunu sizlerle de paylaşmak istediğim için bu yazıyı kaleme aldım.
Filmin konusu kısaca şöyle: Irkları ve sosyal yaşamları yüzünden daha 14-15 yaşlarında çetelerin ağına düşmüş problemli bir sınıf öğrenci. Bu sınıfa daha öğretmenlikte ilk senesi olan başrol oyuncusu öğretmenimizi veriyorlar. İşte film, idealist öğretmenimiz olan Erin hocanın bu gencecik ama hayatta büyük sorunları olan öğrencilerin nasıl iyileştiklerini, onları topluma kazandırmak ve onların gönlünü nasıl kazandığını anlatıyor. Çetelere bulaşmış bir lise sınıf gencecik öğrencinin değişim ve dönüşümünü ve bunu yazmayla ve okumayla nasıl yaptıklarını anlatıyor..
Ve Değişim Başlıyor…
İlk başlarda sınıfa sesini bile duyuramayan Erin öğretmen zamanla onların dikkatini çekmeyi başarır. Ve bir gün sınıfa onlara hediye edeceği defterlerle, günlüklerle gelir ve der ki:
“—Herkesin kendi hikayesi vardır. Ve sadece kendinize bile olsa hikayenizi anlatabilmeniz çok önemlidir. Bu yüzden yapacağımız şey şu: Her gün bu günlüklere bir şeyler yazacağız. İstediğiniz konuda yazabilirsiniz. Geçmiş, bugün, gelecek… İsterseniz günlük gibide kullanabilirsiniz ya da şarkılar, şiirler ya da kötü şeyler yazabilirsiniz. Ne olursa olsun ama her gün yazmak zorundasınız. Yanınızda bir kalem bulundurun. Ne zaman ilham geleceği belli olmaz. Ve bunlara not verilmeyecek. Gerçeklerin yazılmasına A ya da B verilemez öyle değil mi?……”
Ve böylece değişimin fitili ateşlenmiş olur. Öğrenciler yazdıkça ve öğretmenleri okudukça sınıfın havası ve başarı durumu da değişir. Öğrencilerine azınlık olmak ve ırkçılıkla ilgili kitaplar alır, hediye eder. Okul idaresi buna fon sağlamadığı içinde
öğretmenimiz kitap paralarını cebinden verir. Parası yetişmez. Bu sefer ek iş yapmaya başlar. Tabi bu durum kocasını da rahatsız etmeye başlar. Kendilerine vakit ayırmadığından şikayet eder ve bir süre sonrada ayrılırlar.
Filmde dikkatimi çeken bir başka konu ise öğretmenimizin babasıyla arası çok iyidir. Yaptıklarını sürekli babasıyla konuşur ve babasından psikolojik olarakta büyük destek görür.
Filmin sonu beni daha çok şaşırttı ve sevindirdi. Filmin sonunda öğrencilerin yazdıkları günlüklerin ve yazıların kitap haline getirilmiş olduğu öğrendim. İnternette araştırdığım zaman bu kitabın bestseller olmuş olduğunu gördüm…
Amazon’da “Özgürlük Yazarlarının Günlüğü” için “Bir Öğretmen ve 150 Genç Kendilerini ve Çevrelerindeki Dünyayı Değiştirmek İçin Yazmayı Nasıl Kullandı?” dile çarpıcı bir başlık atılmış..
Sizde bu sene ve bundan sonraki senelerde çevrenizi ve kendinizi değiştirmek ister misiniz? O zaman bugünden başlayarak bir defter ve bir kalem alın ve yazmaya başlayın. Öğretmenimizin dediği gibi ne yazdığınızın hiçbir önemi yok! Ne isterseniz yazabilirsiniz. Sadece yazın! Birkaç cümle hatta şiir ya da şarkı sözü bile olabilir. Sadece Yazın! Ne olduğunun hiçbir önemi yok. Sadece yazın! Yazmaya başlayınca kendinize bile anlatmak istediğiniz ne kadar çok şey olduğunu göreceksiniz. Teknoloji gelişti. İsterseniz telefondaki not alma özelliğini de kullanabilirsiniz. Ben kalem ve defterden kopamıyorum. Bu nedenle hem telefonumu hem bilgisayarımı hem de defterlerimi kullanıyorum.
Nasıl ki yazının icadı insanlık tarihinde bir dönüm noktası olduysa, her gün bir şeyler yazmakta herkesin kendi hayatında bir dönüm noktası olacaktır….
Bu değişim ve dönüşümü başlatmak benim olduğu gibi sizin de 2 parmağınızın arasında…