Bir kaç ay önce telefonumun kontratı doğduğu için diğerler GSM’leri araştırmaya başladım. Malum operatör fiyatları fırladığı için bende Turkcell mi yoksa Türk Telekom mu diye araştırmaya başladım. Çünkü hiç biri operatör şirketi müşterisini tutma derdinde değil. Zaten müşterileri kendi arasında top çeviriyor gibi çeviriyorlar.
Bir arkadaşım telefon şirketlerinin ay sonlarında kampanya yaptığını söyledi. O günlerde tevafuk ay sonuna yakındı. Turkcell ve Türk Telekom’a bakınca Türk Telekom daha uygun geldi. Birde İSPARK için o zamanlar ayda 3 kez kullanma hakkı vermesi benim için çok cazip geldi. Böylece sanırım Aralık başında Türk Telekom Prime’li oldum.
Prime kampanyalarında İspark’tan sonra en çok beğendiğim ve gerçekten büyük kampanya olan Espressolab kampanyası oldu. Bu kampanya haftada 2 kez belirli kahvelerden ve bitki çaylarından içme imkânı sunuyor.
Bu zamana kadar hiç kahve, cafe vb kültürü olan biri değilim. Çok nadir ayda yılda bir gider(d)im. Fakat Prime sayesinde 3-4 haftadır ben kahve hemde cafe kültürü edinmiş oldum.
Bu Espressolab deneyiminde en çok dikkatimi çekense herkesin ne kadar çok kahve içtiği ve cafelere gittiğini görmek oldu. Özellikle gençlerin olması beni çok şaşırttı. Çünkü defteri kitabı alan, laptopunu kapıp gelenlerle dolu cafe. Öyle ki oturmak bazen oturmak için önceden yer bakıp sonra sipariş verdiğim bile oldu. O derece cafe dolu oluyor yani.
Aslında Statista verisine göre Türkiye Starbucks sayısında dünyada 8. Sırada olduğunu düşünürsek bu doluluk oranı sürpriz olmasa gerek. Ama dediğim gibi kahve kültürüm olmadığı için bunu fark etmem için ortama girmem ve yakından müşahede etmem gerekti.
O gençleri görünce aklıma şu düşünceler geldi. İnşallah benim çocuklarımda bu gençler gibi büyüyecek. Lisede yada üniversitede arkadaşları ile cafeye gidip oturup muhabbet edecek veya ders çalışacaklar. Hatta büyük oğlum 12 yaşında yani geçen sene bir kaç kez kahve içmeye gidelim dedi. Daha o yaşta bile yavaş yavaş bu düşünce oluşmaya başladığı aklıma geldi. E şimdi bizimle gittiği gibi biraz daha büyüyünce arkadaşları ile gidecek inşallah dedim.
Uygulamadan ilk kahvemi alırken fiyat acayip dikkatimi çekmişti. Sanırım 90 TL idi flat white yada 80. Yani zaten 2 tane içince benim faturam çıkmış oluyordu. Cappuccino geçen hafta 85 TL idi. Artık 100 TL olmuş. Bu en basit karşılaştırma. Ve bu fiyatlar bana gerçekten yüksek geliyor. Fiyat belki normal olabilir. Sürekli içmediğim için bilemiyorum. Zaten Türk Telekom Prime ve Espressolab’in bana en güzel iyiliği bu farkındalığı kazandırmak oldu. Bu kampanyayı yapanlardan Allah razı olsun. Bana yeni bir ufuk kazandırdı o da şu:
Çocuklarım için karınca kararınca 4 yıldır 50-100 demeden fırsatım oldukça borsadan hisse alıyorum. Tek yatırım aracım borsa olduğu için başka birşey düşünmüyorum. 50 TL ‘ye bir şirkete ortak olabilir misiniz? Mümkün mü ? Borsa da mümkün. İşte bu yüzden beni hiç sıkıntıya sokmayacak şekilde bütçe imkân verdikçe hisse almaya çalışıyorum onlar için.
Şimdi bu ortamları gördükçe yatırımı yaparken şöyle düşünüyorum: Bu çocuklarımın kahve parası diye hisse alıyorum. 🙂
Tabi Allah gelecekte ne gösterir bilinmez. Bu birikimi onlar büyüyünce nasıl değerlendirir bilemem. Ben onlar için bu duygu ve düşüncelerle 4 yıldır yatıyorum yapmaya çalışıyorum. Allah hayırlı etsin, hepimizin çocuklarına güzel günler göstersin inşallah.
Benim yaptığım, atalarımızın dediği gibi damlaya damlaya göl olur düsturunca çocuklarımın gelecekteki yaşantısı için bir nebze kolaylık sağlamak.
Başarabilirsem ne mutlu bana..
Sizde çocuklarınız için borsada yatırım yapıyor musunuz? Eğer yapmiyorsanız önce bir cafeye gidin bir kahve söyleyin kendinize ve kahvenizi yudumlarken yukarıda söylediklerimi hem gözlemleyip hem bir düşünün isterseniz…
Kahveniz ziyade olsun ☕