Aslında bugün çocuk ve borsa hakkında yazacaktım. Fakat aklımda ki konuyu, konuları etraflıca anlatabilmek bazen derinliğe ihtiyaç duyuyor. Bu bazen kronolojik olarak detaylandırmak, bazen de konuyu derinlemesine irdelememi gerektiriyor. Bu konu da, yani borsa ve çocuk konusu da derinlik arz eden bir konu benim için. Her gün yazacağım yazıyı düşününce son yarım saate bu konuyu sığdıramayacağıma düşündüm. Bu düşünceler içerisinde iken bugünkü yazıya ne başlık yazacağımı bilemedim. Sadece “Yazmak” yazdım ama içime sinmedi. Tam bu düşünceler içerisinde beynimde gel-gitler yaşarken bir taraftan eşimle izlediğimiz İnci Taneleri dizisinde o müthiş cümle yazımın başlığına ilham oldu. “Kaçmak bazen tek çaredir. “
Yazıyı yazamayacağımı düşündüğüm için ve günü yazısız bitirmemek için bu cümle beni boğulmaktan kurtaran can simidi gibi imdadıma yetişti. Aslında kaçtım yazamamaktan, anlatamamaktan. Günümü de boş geçmek istemedim. Bu arada dizide günlük yazmakla ilgili bir konu işlendi. Tıpkı ilk yazıma ilam olan Özgürlük Yazarları gibi.
Yazmak için yazmak oldu bu günkü yazımda. Yazmaktan yine yazmaya kaçtım. Yazdığım yazılar bazen uzayınca klavyede ki parmak hareketlerinden dolayı parmaklarım uyuşuyor. Şu an olduğu gibi karnıma ağrı ve uyuşma giriyor. Serçe parmağım uyuşuyor. Biran önce yazacağımı yazıp bitirme telaşına düşüyorum. Karnımın sıkışması yazımı da sıkıştırıp anlatacaklarımı kısa keserek bitirme telaşına düşürüyor. Şimdi olduğu gibi.
Yazmakta bir kaçış.. Benim kaçışımda ya okumak ya da yazmakla oluyor. Sanırım ikisi de kaçışların en güzeli…